Huneyn Muharebesi (Arapça: غزوة حُنين); Hicretin sekizinci yılında, miladi 630 yılı, Mekke’nin fethinden hemen sonra Huneyn Vadisi’nde meydana gelmiştir.1 Savaş İslam Peygamberi Muhammed'in komutasındaki İslam ordusu ile Taif bölgesinde bulunan Havazin ve Sakif kabileleri arasında gerçekleşmiştir.2 Paganların baskınları ve yeni Müslüman olan Mekkelilerin de katılımı nedeniyle Huneyn Gazvesi’nin başlarında İslam ordusu sarsılmış ve hatta İslam kurucusu Muhammed'in canı tehlikeye girmiştir. Fakat neticede Müslümanlar galip gelerek çok fazla ganimet elde etmiştir.
Muharebe ile ilgili rivayetlerin bir kısmı kıssacılık geleneğinin yansımalarından oluşmaktadır.3 Bu geleneğin özelliği ürettikleri rivayetlere senetler ekleme gibi her kılığa girerek halkı rahatsız eden yalın gerçekleri değil; anlatımları sonrasında topladıkları bahşişleri artıran, onların duygularını okşayan, kabartan, bazen de ağlatan, ayrıntılı dramatik hikayeleri coşkulu bir dille vermesidir. Kıssacılar en çok peygamberlik delilleri (Delail En Nübüvve) gibi alanlarda üretim yapmışlardır.4 Örneğin Muharebe sırasında Muhammed'in attığı bir avuç çakıl taşı kafirlerin tümünün gözlerine ayrı ayrı girer. 5
Huneyn Savaşı'nın nedeni, Havazin ve Sakif kabilesi eşraflarının İslam Peygamberi Muhammed'in Mekke’yi fethinden sonra artık sıranın kendilerine geldiğini düşündüklerinden, o sırada topluca Mekke'de bulunan Müslümanlara saldırı yapılmasına karar vermelerinden kaynaklandığı rivayet edilmiştir.6 Başka bir rivayete göre de bu savaş, Muhammed'in Mekke’yi fethetmek için Medine’den hareket ettiği zaman Havazin ve Sakif kabilelerinin İslam ordusunun kendileriyle savaşmak üzere harekete geçtiğini zannederek bir araya toplanmaları ve Huneyn bölgesinde karargâh kurmalarından ötürü meydana gelmiştir.7
Muhammed, ordunun düzenini düzenledikten sonra sabahın alaca karanlığında askerleri ile birlikte Huneyn vadisine indi.8 Huneyn vadisinin çevresinde gizlenerek pusu kuran Havazin ve Sakif kabileleri aniden Müslümanlara saldırdılar. Önce Süleymoğulları kabilesinin atlı birlikleri ve ardından da Mekkeliler ve diğerleri geri çekilmeye başladılar.9 Muhammed askerlerine "Bana doğru gelin, ben Allah’ın resulü Muhammed b. Abdullah’ım" dedi ancak askerlerin çoğu dağıldı.10
Muhammed'in yanında sabit kalanların sayısı hakkında farklı görüşler vardır. Bazı nakillerde sadece dört kişiden söz edilmiştir: İmam Ali, Abbas b. Abdulmuttalib, Ebu Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib (Ben-i Haşim’den) ve İbn-i Mes’ud.11 Başka bir rivayette de İmam Ali, Abbas b. Abdulmuttalib, Ebu Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib gibi Haşimoğullarından dokuz veya on kişinin bulunduğu ve Haşimoğulları dışında da Eymen b. Ümmü Eymen’in Muhammed'in yanında kaldığı belirtilmiştir.12 Ayrıca Tevbe suresinin 25 ve 26. ayetleri de savaştan geri çekilenlerden ve Allah'ın savaş sırasında Müslümanlara yardım ettiğinden bahsetmektedir.13
Savaştan kaçanların sayısını ise 100 ila 300 kişi olarak yazılmıştır.14
Muhammed, askerlerin bir kısmının geri çekilmesi üzerine, Abbas b. Abdulmuttalib’e “Ey Ensar! Ey Semure (Semure ağacı altında biat eden sahabeler) Ashabı! Ey Bakara Suresi Ashabı!” diye bağırmasını buyurdu. Abbas b. Abdulmuttalib’in bu nidası işitilir işitilmez geri çekilenler Muhammed'in yanına dönmeye başladılar15, yüz kişi Muhammed'in yanında hemen geri döndü. Daha sonra Muhammed onlarla birlikte P
aganlara karşı savaştı16. Diğerleri de "lebbeyk" nidalarıyla dört bir taraftan hızla geri döndüler17.
Paganlar geri çekilmeye başlayınca Sakif kabilesinin Malikoğulları taifesinden 70 kişi öldürüldü18. Bazı rivayetlerde Havazin Savaşı'nda öldürülenlerle Bedir savaşında öldürülen müşriklerin sayısının aynı olduğu -yani yetmiş kişi olduğu- belirtilmiştir19. Ancak Mes’udi bu sayının yaklaşık 150 kişi olduğunu yazmıştır20. Müslümanlar Huneyn Gazvesi'nde kadın ve çocuklar dahil altı bin Pagan'ı esir aldılar. Bunun yanı sıra 24000 deve, 40 binden fazla koyun ve dört bin ukiyye (eski bir ağırlık ölçüsü birimi) gümüş ganimet aldılar.21
Orijinal kaynak: huneyn muharebesi. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Vakıdi, Muhammed b. Ömer, Kitabu’l Meğazi, c. 3, s. 889; İbn-i Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra, c. 2, s. 137 ve 150; Belazuri, Ahmed b. Yahya, Ensabu’l Eşraf, c. 1, s. 438. ↩
Vakıdi, Muhammed b. Ömer, Kitabu’l Meğazi, c. 3, s. 885; Belazuri, Ahmed b. Yahya, Ensabu’l Eşraf, c. 1, s. 438. ↩
Taberi, Tarih-i Taberi, c. 3, s. 70 ↩
Vakıdi, Muhammed b. Ömer, Kitabu’l Meğazi, c. 3, s. 895 - 897; İbn-i Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra, c. 2, s. 150 - 151. ↩
İbn-i Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, c. 4, s. 83. ↩
İbn-i Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, c. 4, s. 85. ↩
İbn-i Ebi Şeybe, el-Musannef fi’l Ahadis-i ve’l Asar, c. 8, s. 552 – 553; Şems-i Şami, Muhammed b. Yusuf, Subulu’l Huda ve’r-Reşad fi Sireti Hayri’l İbad, c. 5, s. 329. ↩
Yakubi, Tarih-i Yakubi, c. 2, s. 62; Tabersi, Fazl b. Hasan, E’lamu’l Vera bi A’lamu’l Huda, c. 1, s. 386. ↩
Nuveyri, Ahmed b. Abdulvahhab, Nihayetu’l İrb fi Fununi’l Edeb, c. 17, s. 328. ↩
Vakıdi, Muhammed b. Ömer, Kitabu’l Meğazi, c. 3, s. 898 - 899. ↩
Taberi, Tarih-i Taberi, c. 3, s. 75 - 76. ↩
Vakıdi, c. 3, s. 900 – 901; Taberi, Tarih-i Taberi, c. 3, s. 75 - 76. ↩
İbn-i Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, c. 4, s. 92. ↩
Zehebi, Muhammed b. Ahmed, Tarihu’l İslam ve Vefayatu’l Meşahir ve’l A’lam, c. 1, s. 582. ↩
Mes’udi, et-Tenbih ve’l İşraf, c. 1, s. 270. ↩
İbn-i Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra, c. 2, s. 155. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page